HER DEM İLİM
HER DEM İLİM
İlim
ilim bilmektir
İlim
kendini bilmektir
Sen
kendini bilmezsen
Bu
nice okumaktır
İlim
bir aşk, bir sevda ve en önemlisi bir dava ve inançtır. İlmin sonu olmaz, hayat
boyu bu yolun müdavimlerindeniz. Nasıl ki ilk doğduğumuz anda anne karnından
çıkmak için çaba sarf ediyorsak, bu süreçte direnmeyi öğreniyorsak; ölürken de
yeniden başlangıcı ve vuslatı esaslı bir şekilde o an hissedip Rab’le
kavuşmanın son demlerinde Kelime-i Şehadet getirerek hayat boyu ilim
anlayışımıza en önemli damgayı vuruyoruz.
İnsan
yaşamı böyledir işte, iki an arasında hakikatli olanın peşinde koşmayı
gerektirir. Bunu yapabilmek için de Rabbimizin bize lütfettiği en büyük nimet
olan akıl önemli bir vasıtadır. Aklımızı doğru bir şekilde kullanmamız gerekir.
Fakat yaratılan her şeyde olduğu gibi aklında bir sınırı vardır. Bu sınırı
vahiy çizer. Öğrendiğimiz ilmin de, bunun sonucunda yapmamız gereken amelin de;
Kuran ve sünnet dairesi içinde olması oldukça
ehemmiyet taşır. Yani yaptığımız her işte olduğu gibi yalnızca Allah’ın (cc)
rızasını talep ederek ve onun yolunda giderek ilim öğrenmeliyiz. Bu sahih
niyetlerle öğrendiğimiz ilimden hem hayat boyu kendimiz istifade eder hem de
etrafımıza ışık saçarız. Şu önemli noktayı da unutmamak gerekir; başkalarına
ışık saçabilmek için, ışığımızdan yani kendi varlığımızdan haberdar olmamız
gerekir.
Ebu
Hanife’yi hatırlayalım; ona danışan rahatsız bir adama bal yememesi gerektiğini
söylemek için “40 gün sonra gel.” demişti. 40 gün sonra geldiğinde adam neden böyle
yaptığını sorduğu zaman “Ben o gün bal yemiştim ve balın vücuttan atılımı 40
gün sürer. Kendi vücudumda bal bulunurken sana bal yeme dememin senin üzerinde
herhangi bir tesiri olmazdı.” diye açıklamıştı.
Ne
kadar zarifçe değil mi?
İmam
Azam Ebu Hanife’nin bu kıssasından çıkaracağımız ders ilmimizin tesirinin
olmasını istiyorsak kendimizin farkına varmalıyız ve şu önemli hususu da
unutmamalıyız; salt ilim değil aynı zamanda amel de mühimdir. Birine yap veya
yapma diyebilmek için amelimizde ve yaşantımızda bu öğretilerin yeri, ne kadar
yer kaplıyor iyi muhasebe etmeliyiz. Biz eksiksek karşı taraf daha da eksik
olur. Şifahi kültürü seven Anadolu insanının torunları olarak da bu silsile de en son
halkanın elinde esaslı bir bilgi kalmaz. Bu açıdan öğrendiğimiz her faydalı
ilmin usulünü, içeriğini öğrenmeli ve ameli boyutta yaşam bulmasını sağlamalıyız.
Böylelikle ilmin bereketi tüm coğrafyalara yayılır biznillah.
İlim
öğrenen ve öğretenler halkasına dâhil olan insanın, dinimizce yerinin ne kadar mühim
olduğu, Allah (cc) ve O’nun Resulü Efendimiz (sav) tarafından bildirilmiştir. Hadis-i
Şerif’te öldükten sonra 3 şeyin sevabı kesilmez buyrulur; sadaka-i cariye,
hayırlı yetiştirilen evlat ve ilminden istifade edilen âlim. İlme verilen önem
bu Hadis-i Şeriften de anlaşılıyor.
Düşünün
ki, bu dünyadan ebediyete hicret ediyoruz; hüzünlerimiz, mutluluklarımız,
malımız, okumaya doyamadığımız kitaplarımız, günlük değil aylık değil bir
umutla ömürlük yaptığımız -yapmaya doyamadığımız- planlarımız, gözüne bakmaya
kıyamadığımız sevdiklerimiz ve daha niceleri artık sonlanıyor hem de bir anda
ve biz bunun planını hiç yapmamıştık, gafletle hesaba katmamıştık bile. Ama
bundan sonra mükemmel bir gerçeği söylüyor Allah Resulü (sav); ilmimizden
istifade eden birilerini bu dünyada bıraktıysak o zaman başka. Onun sizden
öğrendiği ilimle yaptığı her sahih amelde, hatta gece vakti yağmura karşı
yaptığı hakikatli tefekküründe bile size bir pay düşüyor.
Hadiste
geçen diğer iki amelin de aslında yapılabilmesi için ilmine vakıf olunması
gerekiyor. “Yani evlat nasıl yetiştirilir?”, “Sadaka-i Cariye yapmanın şuuru nasıl kazanılır?” bu sorular da ilme, ilim öğrenmeye çıkıyor.
Kısaca
yaşamak, ilmin ta kendisidir diyebiliriz ya da ilim yaşamın ta kendisi; ikisi
de olur.
Yaşamak…
Hakka’l-Yakin
yani yaşayarak, hissederek…
Bilmenin,
ilim öğrenmenin zirvesini yaşamak…
Ne
mutlu hakka’l-yakin derecesinde, kâinatı ve ötesini idrak edenlere. Rabbim
bizlere de, hakikatleri hakka’l-yakin derecesinde bilebilmeyi; hayat boyu ilim
öğrenen, öğreten, ilmi kalbinde taşıyan kullarından olabilmeyi nasip etsin.
İlim; canımız, kanımız, bedenimiz, aklımız gibi bize emanettir. Emanete riayet
etmekle yükümlüyüz. Hıyanet etmeyenlerden olmamız duasıyla…
İlmin
sahibine emanet olun!
Yorumlar
Yorum Gönder