HADİS MÜTALAASI -3-
"İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez."
(Buhari)
Merhamet, kök olarak Allah’ın bir sıfatı olan ‘Rahim’den türemiştir.
Rahim ise “merhamet etti, şefkat gösterdi” anlamlarına gelmektedir. Sonsuz merhamet
sahibi olan Allah-u Teâlâ’dan, merhamet yaratılmışların en mükemmeli olan
insanlara sirayet etmiştir. Allah-u Teâlâ’da bulunan merhametin yanında
insandaki merhamet belki bir nokta kadardır. Fakat o nokta öyle bir öneme
sahiptir ki “Cennete ancak merhamet sahipleri girebilir.”[1] Hadis-i Şerifi bu
durumu izah etmeye yeterlidir.
Bu hadis-i şerif, bütün insanları içine almaktadır. Yani, mümin
olsun, kâfir olsun bütün insanlara karşı adil olmak ve merhamet hissi içinde
davranmak, dinimizin temel prensipleri arasında yer alır. İnsan; Allah'a iman etmekle yücelir, küfürde kalmakla
kıymetini kaybeder. Ama kâfir de olsa yine insanca muamele görmesi gerekir.
Müslüman, bir kimseye karşı kin, nefret ve düşmanlık duygularıyla dolu
olmamalıdır. Rahmet ve merhamet kelimesinin ifade ettiği mana bütün canlıları
kapsayıcı niteliğe sahiptir. Bunun gereğini yerine getirmeyerek, insanlara
merhametli davranmayanlara, Allah da kıyamet gününde, merhamete en çok ihtiyaç
duyulan günde, merhamet etmeyecektir.
Merhameti yalnızca mümin insanlarla sınırlamadığımız gibi
sadece insanlar ile de sınırlayamayız. Çünkü Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Merhamet
sahiplerine Rahman merhamet eder. Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: Yeryüzündekilere
merhamet ediniz ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin.”[2] Yani
Allah-u Teâlâ’nın bize verdiği toprağa karşı, hayvanlara karşı, bitkilere karşı
kısaca tüm nimetlere karşı şefkat gösterip, merhamet içinde olmalıyız. Şefkat sahibi olmalıyız ki, Allah-u Teala ve meleklerinden merhamet ve şefkat görelim.
“Merhamet; ancak şakinin (ebedi hüsrana uğrayanın) kalbinden çıkarılabilir.”[3]
Şaki anlam olarak kötü, saadetten mahrum olan kimse olarak anılır. Yani kendinde merhameti yok etmiş biri ebedi hüsran ile karşılaşacaktır. Anlıyoruz ki; insanlara, yeryüzündekilere merhametten yoksun kişiler ahirette de Allah-u Teâlâ’nın merhametine ulaşamayacak ve sonucunda da ebedi bir hüsran ile karşılaşacaklardır.
Merhametsizlik ebedi hüsranken, merhametli olmak cennetlik olarak sayılmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bazı konuları kolayca öğretebilmek için onları gruplandırarak anlatırdı. İnsanı cennete götüren güzel davranışları öğretirken de bu usulü kullanmış ve cennetliklerden üç grup kimseyi zikretmiştir.
“Cennetlikler üç gruptur:
1) Adil ve başarılı devlet başkanı,
2) Yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi,
3) Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adam."[4]
İkinci madde de görüyoruz ki birbirimize karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı davranmamız bizi cennete ulaştıracaktır. Ufak tefek şeyleri sinir, öfke ve nefret sebebi yapmaktansa çevremizdekilere merhamet ve anlayışla yaklaşarak ilişkilerimizi tıpkı Rasulullah'ın (s.a.v.) tavsiye ettiği gibi kuvvetli hale getirebiliriz.

"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." Hadis-i Şerifinin hayatımıza geçirdikleri:
1) Yalnız mümin olanlara değil, kafirlere karşı da merhametli davranılmalı.
2) Yalnız insanlara karşı değil, yeryüzündeki bütün yaratılmışlara karşı şefkat gösterip merhamet hissiyatı ile karşılık verilmeli.
3) Şaki kişi olmamak için merhameti kalbe işleyerek etrafa yansıtılmalı.
4) Etraftakilere karşı kin ve nefreti yok ederek yufka yürekli olunmalı.
5) Allah'ın huzurunda temiz bir kul olmak için yaratılmışlara karşı merhamet içinde bulunulmalı.
[1] Enes (r.a.) naklen Beyheki
[2] İmam-ı Ahmed tarafından rivayet edilmiştir.
[3] Buhari
[4] Müslim
Yorumlar
Yorum Gönder