HADİS MÜTALAASI -2-
"İslam, güzel ahlaktır."
(Kenzü'l Ummâl)
Ahlak kelimesi Arapça bir kelime olup "huy, seciye, tabiat, mizaç" anlamında kullanılan hulk kelimesinin çoğuludur. Bununla
beraber ifade ettiği mana bizim için açıktır ve insanın iyi veya kötü olarak
vasıflandırmasına sebep olan huy ve davranışların bütünüdür.
Peygamber Efendimizin hadisinde de belirttiği gibi din ile ahlak
ayrılamaz bir bütündür. Bir insanı diğer yaratılanlardan ayıran önemli bir
özelliktir elbette, fakat çok daha mühim olanı ahlaktır ve ahlaka erişmektir.
İslam dini insan ruhunun etrafına bir çit gerip, yasaklanan hususlardan
uzak durulmasına çabalamanın yanısıra, insan ruhuna güzel ahlak tohumları ekip
çiçeklendirmiştir de.
Peki nedir güzel ahlak?
“Bir müslüman güzel ahlakı sayesinde,
gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.”
(İ.
Ahmed)
Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmek, Efendimiz’in şahsiyetini örnek
alarak yaşamaya çalışmaktır. İslam dininde namaz, oruç, umre ve pek çok
ibadetten çok daha önemli bir yeri olan güzel
ahlak, müminin olmazsa olmazıdır.
Burada Mahmut Toptaş hocanın başından geçen bi hadiseden bahsetmekte
fayda var. Yurtdışındaki bir sohbetinde Danimarka’daki Müslüman bir aileyi
ziyarete gidip onlar gibi yurtdışında müslüman aileler için ne
yapabileceklerine dair sorular sormuş. Danimarkalı müslüman ailenin cevabı ise “Sadece
İslam’ı yaşayın. Bu bize yeter.” şeklinde olmuş. Yani bu bize günümüzde sadece kendi içinde ibadet eden
müslümanların yeterli olmadığını, bizim yaşadığımız hayatın İslam’ın birer
simgesi olduğunu, İslam ile çelişen yaşayışlardan uzak durmamız gerektiğini,
İslam ahlakını her alanımıza yayarak yaşamamız gerektiğini hatırlatmalı.
İşte tam da bu noktada biz müslümanlara büyük bir görev düşmektedir.
Çünkü bizim dinimiz, ahlakımız kadardır.
Ahlakın dinde önemli bir yeri vardır. Peygamberimiz, Kur'an-ı Kerim'de
güzel ahlakı ile övülmüştür: "Ey Muhammed, şüphesiz sen yüksek bir ahlak
üzeresin."
(Kalem,4)
Peygamberimiz de: "Ben ancak yüksek ahlakı tamamlamak için
gönderildim." buyurmuştur.
(Muvatta)
Öyle ki Hz. Muhammed, kendisi müslüman olmayan fakat ahlakı güzel
olanlara bile ilgi duyardı. Tay Kabilesi Hz. Ali tarafından esir alınmış ve
esirler Medine'ye getirilmişti. Bu kabilenin cömertliği ile meşhur şairi Hatim
el-Tai'nin kızı Seffane de esirler arasında bulunuyordu. Bu kadın
Peygamberimizin huzuruna çıkarak: "Ey Muhammed, ben kavmimin efendisi olan
Hatim'in kızıyım. Babam iyi ahlak sahibiydi. Çoluk çocuğu korur, köleleri ve
esirleri azad eder, açı doyurur, çıplağı giydirir, konuğu ağırlar, yemek
yedirir, karşılaştıklarına selam verir, hiçbir ihtiyaç sahibini geri
çevirmezdi. İşte ben böyle bir adamın kızıyım, babamın hatrı içi beni serbest
bırak."
Peygamberimiz: "Ne diyorsun, bu saydıkların mü'minlerin
nitelikleridir." buyurduktan sonra "Bu kadını serbest bırakın. Çünkü
bunun babası güzel ahlakı seviyordur. Allah da güzel ahlakı sever."
buyurdu. Orada bulunan Ebu Burde b. Yenar ayağa kalkarak, "Ey Allah'ın
Resulü, Allah-u Teala güzel ahlakı seviyor mu?" dedi.
Peygamberimiz: "Nefsimi
kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir kimse cennete ancak güzel
ahlakı sebebiyle girer."
(İbn
Kesir)
"Benim katımda en sevimliniz ve kıyamet gününde bana en yakınınız
ahlakı en güzel olanınızdır. Sizden en sevmediğim ve kıyamet gününde bana en
uzak olacaklar, kibirli kibirli ağız eğerek gösteriş için lugat parçalayanlar
ve çok konuşan kimselerdir."
(Tırmizi)
İslam dini tebessümü dahi sadaka sayan bir din iken, bizim bu din ile
şereflenip şerefi başka yerlerde aramamız gafletten başka bir şey değildir.
Hayatımızın her alanında nasıl olmamız gerektiği konusunda bize yol gösteren
bir Kur’an-ı Kerim ve bir insanın çekebileceği her türlü acının karşısında
sabır ile şükür örtüsüne bürünen nadide örneğimiz Hz. Muhammed, Rabbimizin
bizlere verdiği eşsiz nimetlerdir. Onların yolda bıraktıkları işaretleri takip
edersek inşallah yolumuz, yol olacaktır.
Dolayısıyla güzel bir kul
olmak isteyen kimse, öncelikle nefsini daima hesaba çekmeli, kendisinde
hangi kötü ahlak varsa bunların herbirini kademe kademe terk etmeye çalışıp,
tövbe etmelidir. Daha sonra da bu kötü huyların tersi ve mukabili olan güzel
ahlak ile ahlaklanmaya çalışmalıdır. Mesela kibre mağlup biriyse, tevazu ve
alçakgönüllülüğe bürünmelidir.
Önce
içimize dönelim.
Nasıl ki odası dağınık kimsenin tertip düzen nasihatleri tesir etmez
ise; ruhu ve yaşantısı dağınık olan kimsenin nasihatleri de tesir etmez. İslam
denge dinidir. Önce o dengeyi kuracağız, yaşayacağız ki başkalarına faydalı
olalım.
Önce yolda ayak izlerimizi bırakacağız ki, başkalarına yolu anlatalım.
İşlerimize baktığımız kadar iç’lerimize de bakacağız ki, Hakkın rızasını
alalım. Emanet sahibinin huzuruna; emanetini kirleterek,yıpratarak ya da ait
olmadığı nefsani arzulara salarak gidilmez. Gidilirse de oradan itibar
beklenmez. Emaneti muhafaza etmek ahlakla mümkündür.
Ayrıca Hz. Muhammed sav hadis-i
şeriflerinde ahlakın önemine şöyle değinmiştir :
·
Şu üç şey bulunan
kimsenin imanı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlak, kendini haramlardan
alıkoyan vera, cehlini örten hilm.
(Nesai)
·
Sıcak su buzu
erittiği gibi, iyi huylu olmak, günahları eritir, yok eder. Sirke balı bozup
yenilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, ibadetleri bozup yok eder.
(Taberani)
·
Müslüman, elinden
ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir.
(Buhari)
Burada da görüldüğü üzere İslam kişisel gelişime de, sosyal dayanışmaya
da, iyiliğin yayılıp gelişmesine de hizmet etmektedir.
İman, ibadet ve ahlak; Rahman’ın
sımsıkı tutunun dediği iptir.
Bize düşen; ipe sımsıkı kenetlenmektir.
"Allah’ım, senden sabır, afiyet ve
güzel ahlak isterim."
Yorumlar
Yorum Gönder