KARDEŞLİK AHDI



Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etti:
“Rasulullah (sav) bir mezarlığa gitti ve :
‘Selam sizlere ey mü’min topluluklar yurdunun sakinleri! Şüphesiz bizler de inşallah size kavuşacağız’ dedi, sonra Rasulullah (sav):
‘Ben kardeşlerimi özledim’ dedi. Sahabeler:
Ey Allah’ın Rasulü! Biz senin kardeşlerin değil miyiz? diye sordular! Rasulullah (sav):
Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise, daha sonra gelecek olanlardır. Onları bu dünyada görmeyeceğim. Ben, onlardan önce havuzun başına varmış olacağım’ dedi. Sahabeler:
Ey Allah’ın Rasulü! Henüz senin ümmetinden gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular! Rasulullah (sav):
‘Sizden herhangi bir adamın, alnında ve ayaklarında beyazlıkları bulunan atları olsa ve bu adamın atları siyah atlar arasında bulunsa, adam kendi atlarını tanımaz mı?’ dedi. Sahabeler:
Elbette tanır, ey Allah’ın Rasulü! dediler. Rasulullah (sav):
‘Onlar kıyamet gününde abdest almalarından dolayı alınları, kolları ve ayakları parlak geleceklerdir.’ Rasulullah (sav) bu sözlerini üç defa tekrarladı ve şöyle devam etti:
−"Ben onlardan önce havuzun başına varmış olacağım. Dikkat edin aranızdan birtakım kimseler havuzumdan, kaçkın devenin uzaklaştırıldığı gibi uzaklaştırılacaklar. Ben onlara buraya geliniz, buraya geliniz diye sesleneceğim ve bana şöyle denilecek:
Onlar senden sonra bid’atlar yaptılar ve hep ökçeleri üzerine gerisin geri dönüp durdular. Bunun üzerine ben de: O halde ‘benden uzak dursunlar, benden uzak dursunlar diyeceğim’ buyurdu."
(Müslim 1/150, 151, Malik 1/49, 50, Nesei 1/35, İbni Mace 2/580, Beyhaki 4/78, Ahmed 2/300, 408)


  Nebi’nin müjdesi… O’nun yüce şahsiyetince tanınmak, bilinmek ve belki de en güzeli özlenmek düşüncesi… İman etmekle başlayan bu yolda, Efendimizin ‘kardeşlerim’ hitabına muhatap olmakla yeni bir vasıf daha edinmiş oluyoruz. Bu hadisi şeriften haberdar olan herkes gibi ben de daha en başındaki ‘kardeş’ seslenişinde takılı kaldım. Çıkarılacak o kadar şey var ki bu cümlelerden. Bizi Peygamberimiz ve birbirimiz ile kardeş yapan yegâne bir nimet; bizi birbirimize benzeten, birimize zarar geldiğinde diğer hepimizin canının yanmasına sebep bir şey var: “İnanmak”. İşte iman, bizi böylelikle çepeçevre saran bir nur.
  Kardeş, ne kadar uzakta olsa da bağını kopartamadığın; zaman zaman başkalarınca da “tıpkı…o” diye başlanılan sözlerin devamında belirendir. Eşi Hazreti Aişe’nin Rasulullah için söylediği “O’nun ahlakı Kuran’dı” sözleri her birimizin akıllarındayken Kardeş’imize benzemek neden bizlere bu kadar uzak olacaktı? Etraftakilerin bizleri gördüklerinde, yaşayışımıza şahitlik ettiklerinde zihinlerinde Hz. Nebi’nin canlanması gerekmez miydi? Biz bunu gerçekten, hakkıyla yerine getirebilmekte miyiz?!
   Doğuyor, büyüyor ve yaşlanıyoruz ömür oldukça. Kendimizce ya da türlü şekillerde edindiğimiz(!) ahlakla, sergilediğimiz davranışlarla sürüp gidiyor yaşantımız. İbadetlerimizde bile başta Sevgili Peygamberimizi ve bizlere örneklik teşkil eden şahsiyetleri bir kenara bırakıp nefsimize ve düşük irademize ayak uydurur hale gelmekteyiz. Bu dünyada tesir ettiğimiz herkese ve her şeye, en önemlisi de evlatlarımıza yine bizlerin sahip olduklarınca bir şeyler katabiliyoruz. Böyle bir çabamız olmasa da etrafımızdakileri elbette etkiliyor ve onlardan etkileniyoruz. Düşünelim lütfen, her birimiz ümmetçe Peygamber Efendimiz’in ‘kardeş’ hitabına layık olabilsek; bizler tarafından yetiştirilen nesiller de, bizlerden tesirlenen toplumlar da gün geçtikçe O’na, Efendimiz Rasulullah’a benzeyecektir. Bu demek oluyor ki bizim Peygamberimize benzemeye çalışmamızla, O’nu örnek almamızla, Hazreti Aişe’nin sözünü ettiği Kur’an ahlakı tüm insanlığa ve tüm zamanlara yayılacaktır Allah’ın izniyle. İşte böyle bir dünya ve böyle bir düzen içinde misafir olmak da inanın; şu dünyada seksen sene ‘yaşamak’tan çok daha anlamlı ve hayırlı olacaktır tüm insanlık için.
Dilerim Allah’tan çok yakında bir gün gerçek anlamıyla “ümmet” olmayı becerebiliriz; Efendimiz’i en az O’nun bizlere duyduğu muhabbetle sevebilir ve hayatımızın merkezine koyabiliriz. Bu türlü sevgiler öyle ki her yere sığmazmış. Ahir zaman girdabında boş ve lüzumsuz meseleler için harcanan ‘yürek’ yetkinliği ancak ve ancak bu türlü sevgileri karşılayabilir. Çünkü Yaratan’ı,O’nun elçisini ve sonrasında tüm yaratılmışları sevmek “yürek ister” kardeşlerim.
  Hamd olsun O’na ki, Hak Teala bu ümmeti böyle bir müjdeye eriştirdi. Allah (c.c) bizlere, Rasulullah’ın hasretini çektiklerinden olmayı nasip etsin inşaAllah..



Kaynakça:
- www.sahihhadisler.com
-www.osmannuritopbas.com
- www.risaleforum.net

Fotoğraf: https://twitter.com/birphotos

Yorumlar

Popüler Yayınlar